Mahremiyetin Dönüşümü
“Cinsel Özgürlük”, bu ülkede yeterince değerlendirilmeden içi boşaltılan bir sürü terimden biri. Sol bunu hiç tartışmadı. Feminizmin sesi de bir türlü gürleşemedi. Oysa 80’lerden beri cinsel içerikli yayınlarda tam bir patlama yaşanıyor. Cinsellik hiç bu kadar söze dökülmemiş, bu kadar görünür hale gelmemişti. Sınırlı bir kesim “niceliksel özgürlük”ü bir ‘yenilik’ olarak yaşadı, yaşıyor. Ama ezici çoğunluğun cinselliği ve kişisel ilişkileri algılama ve yaşama biçiminde dikkate değer bir değişim yaşanmadı. Çünkü kişisel hayat özgürlük, tahakkümden arınmışlık, sevgi gibi belli etik değerler doğrultusunda tanzim edilmesi gereken bir alan olarak politikleştirilmedi.Giddens bu kitabında kadınların modernlik sürecinde kişisel ilişkilerde gerçekleştirdikleri büyük değişimleri yorumluyor. Gündelik hayatta özgürlükçü değerlere dayanan ilişkiler geliştirilmesi ve kişisel hayatın demokratikleştirilmesini amaçlayan bir “yaşam politikası” perspektifinin imkânları değerlendiriliyor. Yazarın “mahremiyetin dönüşümü” adını verdiği sürecin iki ana dinamiği, doğum teknolojisindeki gelişmeler sayesinde üreme zorunluluğundan kopmuş bir “plastik cinselliğin” ortaya çıkması ve kadınların cinsel özerkliğinin artması. Yazara göre, 19. yüzyıl başlarında “anneliğin icadı” ve romantik aşk ideallerinin gelişmesi, kamusal alana çıkması engellenmiş kadının gönül işlerinde uzmanlaşmasını sağlamış ve böylece kadınlar sürekli tartışarak işlenebilecek bir “benlik anlatısı” geliştirme konusunda erkekleri yaya bırakmışlardır. Din, gelenek vs. gibi dışsal anlam kaynaklarının hızla gerilediği modernlik döneminde, insanların kendi ilişkilerine kendilerinin anlam vermesi gerektiği açıktır ve bunda da bayrağı “modernliğin duygu devrimcileri” olan kadınlar taşımaktadır. Kadınlar üzerindeki kontrolleri azalan ve kadınların getirdiği, kendini ötekine tamamen açmaya ve aşk bilgisine dayanan, her türlü bağımlılığı dışlayan ve mutlaka cinsel doyum içermek zorunda olan eşitlikçi “saf ilişki” modeline ayak uydurmakta zorlanan erkekler ya şiddete başvurmak ya da kendi erkekliklerini yeniden tanımlamak zorunda kalmaktadırlar. Artık cinsellik doğa tarafından belirlenen bir şey değil, biçimlenmeye açık bir özkimlik haline gelmiştir.Zamparalığın artık neden demode bir şey olduğundan sekskolikliğe; Freud, Foucault, Reich, Marcuse’ün teorilerinden gay kültürüne; pornografinin yaygınlaşmasından ebeveyn-çocuk ilişkisindeki değişimlere dek birçok konuda ufuk açıcı yorumlar getiren son derece önemli bir kitap Mahremiyetin Dönüşümü. Temel kaygısı ekonomik büyüme ve teknolojik denetim değil, duygusal doyum ve tinsel olgunluk olan bir uygarlık yaratmamız gerektiğini düşünenler için.
- Açıklama
“Cinsel Özgürlük”, bu ülkede yeterince değerlendirilmeden içi boşaltılan bir sürü terimden biri. Sol bunu hiç tartışmadı. Feminizmin sesi de bir türlü gürleşemedi. Oysa 80’lerden beri cinsel içerikli yayınlarda tam bir patlama yaşanıyor. Cinsellik hiç bu kadar söze dökülmemiş, bu kadar görünür hale gelmemişti. Sınırlı bir kesim “niceliksel özgürlük”ü bir ‘yenilik’ olarak yaşadı, yaşıyor. Ama ezici çoğunluğun cinselliği ve kişisel ilişkileri algılama ve yaşama biçiminde dikkate değer bir değişim yaşanmadı. Çünkü kişisel hayat özgürlük, tahakkümden arınmışlık, sevgi gibi belli etik değerler doğrultusunda tanzim edilmesi gereken bir alan olarak politikleştirilmedi.Giddens bu kitabında kadınların modernlik sürecinde kişisel ilişkilerde gerçekleştirdikleri büyük değişimleri yorumluyor. Gündelik hayatta özgürlükçü değerlere dayanan ilişkiler geliştirilmesi ve kişisel hayatın demokratikleştirilmesini amaçlayan bir “yaşam politikası” perspektifinin imkânları değerlendiriliyor. Yazarın “mahremiyetin dönüşümü” adını verdiği sürecin iki ana dinamiği, doğum teknolojisindeki gelişmeler sayesinde üreme zorunluluğundan kopmuş bir “plastik cinselliğin” ortaya çıkması ve kadınların cinsel özerkliğinin artması. Yazara göre, 19. yüzyıl başlarında “anneliğin icadı” ve romantik aşk ideallerinin gelişmesi, kamusal alana çıkması engellenmiş kadının gönül işlerinde uzmanlaşmasını sağlamış ve böylece kadınlar sürekli tartışarak işlenebilecek bir “benlik anlatısı” geliştirme konusunda erkekleri yaya bırakmışlardır. Din, gelenek vs. gibi dışsal anlam kaynaklarının hızla gerilediği modernlik döneminde, insanların kendi ilişkilerine kendilerinin anlam vermesi gerektiği açıktır ve bunda da bayrağı “modernliğin duygu devrimcileri” olan kadınlar taşımaktadır. Kadınlar üzerindeki kontrolleri azalan ve kadınların getirdiği, kendini ötekine tamamen açmaya ve aşk bilgisine dayanan, her türlü bağımlılığı dışlayan ve mutlaka cinsel doyum içermek zorunda olan eşitlikçi “saf ilişki” modeline ayak uydurmakta zorlanan erkekler ya şiddete başvurmak ya da kendi erkekliklerini yeniden tanımlamak zorunda kalmaktadırlar. Artık cinsellik doğa tarafından belirlenen bir şey değil, biçimlenmeye açık bir özkimlik haline gelmiştir.Zamparalığın artık neden demode bir şey olduğundan sekskolikliğe; Freud, Foucault, Reich, Marcuse’ün teorilerinden gay kültürüne; pornografinin yaygınlaşmasından ebeveyn-çocuk ilişkisindeki değişimlere dek birçok konuda ufuk açıcı yorumlar getiren son derece önemli bir kitap Mahremiyetin Dönüşümü. Temel kaygısı ekonomik büyüme ve teknolojik denetim değil, duygusal doyum ve tinsel olgunluk olan bir uygarlık yaratmamız gerektiğini düşünenler için.
Stok Kodu:9789755390697Çeviren:İdris ŞahinKapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:2. HamurDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim109,20109,20257,88115,75339,31117,94620,57123,40914,44129,95Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim109,20109,202--3--6--9--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.